Bazen bir kelimenin anlamı, yaşanmış bir hikâyenin içinde saklıdır. “Helal değil” deriz ya hani… Kimi zaman bir hakkın yenildiğinde, kimi zaman bir kalp kırıldığında dökülür dudaklardan. Bu yazıda, “helal değil” sözünün ardındaki duyguyu bir hikâyeyle anlatmak istiyorum.
Bir Hikâyenin Başlangıcı: İki Yolun Kesiştiği Yer
Yağmurlu bir akşamdı. Şehir, ıslak sokakların sessizliğine gömülmüş, herkes kendi telaşına sığınmıştı. Bir kafede, karşılıklı iki insan oturuyordu: Defne ve Murat. Defne, duygularını içinden taşıran bir kadındı; kalbini konuşur, gözleriyle anlatırdı. Murat ise mantığın insanıydı; duygulardan çok planlara inanırdı.
O akşam, yıllardır süren dostluklarının bir dönüm noktasına geldiğini ikisi de biliyordu. Aralarındaki güven, görünmez bir çizgi gibi gerilmişti. Murat, sakin ama mesafeli bir ses tonuyla konuştu:
“Bazen doğru olan şey, iyi hissettirmeyebilir Defne. Hayat strateji ister.”
Defne’nin kalbi sıkıştı. Gözleriyle sordu: “Peki ya vicdan? O nereye sığar bu stratejide?”
Helal Değil: Kalpten Dökülen Bir Cümle
O an, aralarındaki hava ağırlaştı. Defne, sesinin titremesine engel olamadan söyledi:
“Bana bunu yapman helal değil, Murat.”
Bu cümle, bir öfke değil; bir sitemdi. Helal değil demek, sadece “haksızsın” demek değildi. Bir kalbin rızasının çekildiğini, bir hakkın, bir duygunun kirletildiğini anlatıyordu.
Murat bir an durdu. Her zamanki hesapçı zihni susmuştu. Çünkü o anda anladı ki bazı şeyler akılla değil, kalple ölçülür.
Helal Olmayanın Yükü
Günler geçti. Murat’ın içinde yankılanan o iki kelime, geceleri uyutmadı: “Helal değil.” İnsan bazen kaybettikten sonra anlar, helalliğin sadece bir dini terim değil, bir vicdan muhasebesi olduğunu.
Bir sabah Defne’ye uzun bir mesaj yazdı:
> “Belki haklıydın. Ben doğruluğu plan sandım, oysa helallik bir kalbin huzuruydu. Eğer seni kırdıysam, hakkını helal et.”
Defne mesajı okurken gözlerinden yaşlar süzüldü. O an anladı ki, bazı özürler geç de gelse, ruhu hafifletir. Ama bazı davranışlar, iz bırakır. Ve o iz, “helal değil” dediğimiz yerin tam kalbinde durur.
Erkek Mantığı ve Kadın Kalbi
Murat’ın dünyasında olaylar “çözülmesi gereken problemler”di. Stratejik, net ve pratikti. Defne’nin dünyasında ise mesele “anlaşılması gereken duygular”dı. O, çözmekten çok hissetmeye inanırdı.
İşte “helal değil” sözünün anlamı da burada derinleşir. Erkek, yaptığının sonucuna; kadın, niyetine bakar. Erkek çözüm bulur; kadın yarayı görür. Erkek “haklı mıydım” diye düşünür; kadın “incittim mi” diye.
Helal Değil Ne Demek Aslında?
“Helal değil” demek, sadece bir sitem cümlesi değildir. O, vicdanın en sade halidir.
Birine haksızlık ettiğinde, bir emeği hiçe saydığında, bir sevgiyi yorduğunda — işte o zaman helal olmaz.
Helal, sadece alın terinde değil; birine içtenlikle davranmakta, kalp kırmamaktadır.
Defne’nin hikâyesi, bir kadının duygusal sezgileriyle, bir erkeğin geç gelen farkındalığının buluştuğu noktadır. Çünkü helal demek, içinin rahat olmasıdır; helal değil demekse, kalbinin yük taşımasıdır.
Son Söz
Hayatta herkes birilerine “helal olsun” der; ama bazı hikâyeler, “helal değil” cümlesiyle biter.
Ve işte o cümle, insana en çok kendini sorgulatır. Çünkü helal olmayan şey, sadece yapılan bir hata değil; görmezden gelinen bir kalbin sessiz çığlığıdır.
Senin hayatında da “helal değil” dediğin bir an oldu mu hiç?
Belki de şimdi, bir yerlerde biri senin helalliğini bekliyordur…